SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-VESAYA

<< 1172 >>

EK SAYFA – 1172-2

باب: إذا وقف أرضا ولم يبين الحدود فهو جائز، وكذلك الصدقة.

26. SINIRLARINI BELİRLEMEDİĞİ BİR TARLAYI VAKFETSE CAİZ OLUR  Sadaka da böyledir

 

حدثنا عبد الله بن مسلمة، عن مالك، عن إسحاق بن عبد الله بن أبي طلحة: أنه سمع أنس بن مالك رضي الله عنه يقول: كان أبو طلحة أكثر أنصاري بالمدينة مالا من نخل، أحب ماله إليه بيرحاء، مستقبلة المسجد، وكان النبي صلى الله عليه وسلم يدخلها ويشرب من ماء فيها طيب. قال أنس فلما نزلت: {لن تنالوا البر حتى تنفقوا مما تحبون}. قام أبو طلحة فقال: يا رسول الله، إن الله يقول: {لن تنالوا البر حتى تنفقوا مما تحبون}. وأن أحب أموالي إلي بيرحاء، وإنها صدقة لله، أرجو برها وذخرها عند الله، فضعها حيث أراك الله، فقال: (بخ، ذلك مال رابح، أو رايح - شك ابن مسلمة - وقد سمعت ما قلت، وإني أرى أن يجعلها في الأقربين). قال أبو طلحة: أفعل ذلك يا رسول الله، فقسمها أبو طلحة في أقاربه وفي بني عمه.

وقال إسماعيل وعبد الله بن يوسف، ويحيى بن يحيى، عن مالك: (رايح).

 

[-2769-] Enes İbn Malik r.a.'den nakledilmiştir: Ebu Talha Medine halkı içinde en çok hurmalığı olan kişiydi. En sevdiği hurmalığı da mescidin hemen karşısındaki Blruha hurmalığı idi. Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem oraya girer, tatlı suyundan içerdi.

 

Enes diyor ki: "Sevdiklerinizden infak etmediğiniz sürece iyiliğe eremezsiniz" ayet i inince Ebu Talha Hz. Muhammed'in yanına giderek "Ey Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benim en sevdiğim malım Blruha'dır. Orası Allah için sadakadır. Ben bu sadakanın iyiliğini ve Allah katında bereketini umarım. Sen onu Allah'ın sana gösterdiği uygun bir iş için kullanıver" dedi. Bunun üzerine Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem "Aferin sana! Bu, kazançlı bir mal. Söylediğini işittim ve bunu yakınlarına tahsis etmeni uygun görüyorum" buyurdu. Ebu Talha "Ey Allah'ın Resulü! Ben de öyle yapayım o zaman" dedi ve orasını yakınları ve amcaoğullarına tahsis etti.

 

 

حدثنا محمد بن عبد الرحيم: أخبرنا روح بن عبادة: حدثنا زكرياء بن إسحاق قال: حدثني عمرو بن دنيار، عن عكرمة، عن ابن عباس رضي الله عنهما: أن رجلا قال لرسول الله صلى الله عليه وسلم: إن أمه توفيت، أينفعها إن تصدق عنها؟ قال: (نعم). قال: فإن لي مخرافا، وأشهدك أني قد تصدقت به عنها.

 

[-2770-] İbn Abbas r.a.'dan nakledilmiştir: Birisi Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’e "Annem vefat etti. Onun adına sadaka verse m ona bir yararı olur mu?" dedi. Hz. Nebi sallallahu a1eyhi ve sellem "Evet" buyurdu. Adam "O halde benim meyve li bir bahçem var. Seni şahit tutarım ki ben arasını annem adına sadaka ediyorum" dedi.

 

 

AÇIKLAMA:     Buhari, hiçbir ayırım yapmaksızın, sınırları belirlenmeden yapılan vakfın caiz olduğunu belirtmiştir. Ancak bu, vakfedilen veya sadaka edilen toprak, başkasıyla karışmayacak şekilde ayrılmış ve iyi biliniyorsa böyledir. Aksi halde sınırlarını belirlemenin gerekliliğinde görüş birliği vardır.

 

Buhari'nin kastı, vakfeden kişinin içinden sınırlarını belirlediği bir toprağı, sınırlayıcı bir ifade kullanmaksızın vakfetmesi de olabilir. Sınırları belirleme şartı, şahit tutmak için aranır. Çünkü başkasının hakkı ancak bu yolla bilinir.

 

 

Ebu Talha olayından çıkan diğer sonuçlar şunlardır:

 

1- Vakfedenin soyu sona ermişse vakıf malı, ona en yakın kişinin yararı için kullanılır.

 

2- Vakıf işleminin kurulması için vakfedilen kişinin kabul etmesi şartı aranmaz.

 

3- Bazı Malikiler bu hadisi, herhangi bir şarta bağlanmayan vakfın sahih olduğuna delil getirirler. Bu şekilde vakfeden kişi vakıf amacını daha sonra açıklar.

 

4- Fıkıh bilginlerinin çoğunluğu ise bu hadisi, malının üçte birini Allah'ın vasiye uygun gösterdiği bir amaç için kullanılmasını vasiyet ettiğinde vasiyetinin geçerli olduğuna, vasinin bu malı hayır işleri için kullanması gerektiğine, kendisinin ondan yiyemeyeceğine ve vasiyet edenin mirasçılarından herhangi birine yediremeyeceğine delil getirmişlerdir.

 

Ebu Sevr bu konuda farklı görüş benimseyerek ilk konuda Hanefilere uymuş, diğerinde ise uymamıştır.

 

5- Bu hadis, ölüm hastalığında olmayan kişinin malının üçte birinden çoğunu sadaka olarak vermesinin caiz olduğunu gösterir. Çünkü Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ebu Talha'ya sadaka ettiği miktarla ilgili bir soru sormamıştır. Sa'd İbn Ebu Vakkas'a ise "Üçte bir çok" buyurmuştur.

 

6- Yine bu hadis vakıfta en yakınların tercih edilmesi gerektiğini gösterir.

 

7 - Yine bu hadis, erdemli ve bilgili bir kişinin de malı sevdiğini söylemesinin caiz olduğunu gösterir. Bu, kişi için eksiklik değildir. Nitekim Allah (c.c.) "İnsan malı çok sever" buyurmuştur.

 

8- Yine bu hadis, bahçeyi duvarla çevirmenin caiz olduğunu, fazilet ve ilim erbabının böyle bahçelere girip ağaçların gölgesinden yararlanmasının, meyvesinden yemesinin ve orada dinlenmesinin caiz olduğunu gösterir. Bu, duruma göre müstehap da olabilir ve bunu yapan kişi, ibadetin yorgunluğunu üzerinden atarak ibadet için dinçlik kazanma amacı güttüğünde sevap da kazanabilir.

 

9- Gayrimenkulden gelir elde etmek caizdir.

10- Kişi, arkadaşının kırılmayacağını biliyorsa o yanında yokken bahçesinden su içebilir.

11- Suyu tatlı görmek ve suları birbiriyle karşılaştırmak mübahtır.

12- Ayeti, umum anlamına göre yorumlamak caizdir. Çünkü Ebu Talha "Sevdiklerinizden infak etmedikçe iyiliğe eremezsiniz" ayetinin bütün malları kapsa dığını anlamış ve ayetle ilgili özel bir açıklamayı beklemeyerek sevdiği malı hemen infak etmiştir. Hz. Nebi de Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun bu yaptığını onaylamıştır.

 

13- Bu hadis, Malik'in "Sadaka, teslim etmed'en önce sözle geçerli olur" görüşüne de delil getirilmiştir.

 

14- Kişi sadakasını dağıtma işini bizzat kendisi üstlenebilir.

15- Zengin, özel bir istekte bulunmamak şartıyla nafile sadakadan yararlanabilir.

16- Nafile sadaka, zekat nisabını aşabilir. Bazı fakihler ise nafile sadakayı zekat nisabı ile sınırlamışlardır.

 

17- Bu hadis, Ebu Talha'nın erdemliliğini gösterir. Çünkü ayet, kişinin sevdiği maldan infak etmesini teşvik etmiş, Ebu Talha da en çok sevdiği malı infak etmeye koşmuştur. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ise, onun bu düşüncesini doğru bularak Rabbi adına ona teşekkür etmiş, sonra da o malı yakınlarına tahsis etmesini emretmiştir. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun bu yaptığından hoşnutluğunu "Aferin" diyerek ifade etmiştir.

 

18- Bu hadis, vakfın vakfedenin "Ben bunu vakfettim" sözüyle tamam olduğunu gösterir. Birkaç konu önce bu husus açıklanmıştır.

 

19- Genel bir amaçla yapılan vakıf, özel bir kabule ihtiyaç duymaz. Devlet başkanı bu vakfı, dilediği herhangi bir iş için kullanabilir.

 

20- Yakınlara vakıfta vakfedenle vakfedilenin soyunun belirli bir babada (atada) birleşmesi gerekmez. Çünkü Übeyy ile Ebu Talha altıncı babalarında birleşirler.

 

21- Vakıfta yakın akrabayı uzak akrabaya tercih etmek gerekmez.

 

22- Çünkü Hassan ve erkek kardeşi, Ebu Talha'ya Übeyy ve Nebit'ten daha yakındır. Bununla birlikte Ebu Talha, Hassan ve kardeşine Übeyy ve Nebit'i de ortak etmiştir.

 

23- Vakfın yakınların tümünü kapsaması şart değildir. Çünkü Ebu Talha'nın ve Übeyy'in soylarının birleştiği Amr İbn Malik'i bir yana bıraksak bile, Ebu Talha'nın ve Hassan'ın soylarının birleştiği Hadımoğullarının nüfusu bile Medine'de çoktu .

 

 

باب: إذا أوقف جماعة أرضا مشاعا فهو جائز.

27. BİR TOPLULUĞA ŞAYİ HİSSELİ BİR TOPRAK VAKFETMEK CAİZDİR

 

حدثنا مسدد: حدثنا عبد الوارث، عن أبي التياح، عن أنس رضي الله عنه قال: أمر النبي صلى الله عليه وسلم ببناء المسجد، فقال: (يا بني النجار، ثامنوني بحائطكم هذا). قالوا: لا والله، لا نطلب ثمنه إلا إلى الله.

 

[-2771-] Enes r.a.'den nakledilmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir mescid inşa edilmesini emretmişti. "Ey Neccaroğulları! Şu toprağınızı bize para karşılığında satın" buyurdu. Onlar "Hayır, Allah'a yemin ederiz ki olmaz. Biz burasının parasını ancak Allah'tan bekleriz" dediler.

 

 

باب: الوقف كيف يكتب.

28. VAKIF ŞARTNAMESİ NASIL YAZILIR?

 

حدثنا مسدد: حدثنا يزيد بن زريع: حدثنا ابن عون، عن نافع، عن ابن عمر رضي الله عنهما قال: أصاب عمر بخيبر أرضا، فأتى النبي صلى الله عليه وسلم فقال: أصبت أرضا، لم أصب مالا قط أنفس منه، فكيف تأمرني به؟ قال: (إن شئت حبست أصلها وتصدقت بها). فتصدق عمر: أنه لا يباع أصلها، ولا يوهب، ولا يورث، في الفقراء، والقربى، والرقاب، وفي سبيل الله، والضيف، وابن السبيل، لا جناح على من وليها أن يأكل منها بالمعروف، أو يطعم صديقا غير متمول فيه.

 

[-2772-] Abdullah İbn Ömer r.a.'den nakledilmiştir: Ömer r.a., Hayber'de bir toprağa sahip olmuştu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gelerek, "Ben Hayber'de bir toprak sahibi oldum ve bugüne kadar öyle değerli bir toprağım hiç olmadı. Ne buyurursun? Orayı nasıl değerlendireyim?" diye danıştı.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem "Dilersen mülkiyetini elinde tutar; yararını - gelirini tasadduk edersin" buyurdu. Ömer de orayı şu şartlarla sadaka etti: "Bu arazinin aslı satılamaz, bağışlanamaz, miras bırakılamaz. Fakirler, yakınlar, özgürlüğünü elde etmeye çalışanlar, Allah yolunda cihad edenler, misafirler ve yolda kalmışların yararınadır. Mütevellisinin örf ölçüsünde ondan yemesinde ve kendine mal etmeksizin arkadaşlarına yedirmesinde sakınca yoktur."

 

 

باب: الوقف للغني والفقير والضيف.

29. ZENGİNE, FAKİRE VE MİSAFİRE VAKFETMEK

 

حدثنا أبو عاصم: حدثنا ابن عون، عن نافع، عن ابن عمر: أن عمر رضي الله عنه وجد مالا بخيبر، فأتى النبي صلى الله عليه وسلم فأخبره، قال: (إن شئت تصدق بها). فتصدق بها في الفقراء والمساكين، وذي القربى، والضيف.

 

[-2773-] İbn Ömer r.a.'den nakledilmiştir: Ömer r.a. Hayber'de bir toprağa sahip olmuştu. Hz. Nebi'e gelerek danıştı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dilersen onu sadaka edebilirsin" buyurdu. Bunun üzerine Ömer r.a. onu fakirlere, miskinlere, yakınlara ve misafirlere vakfetti.

 

 

AÇIKLAMA:     Kurtubi şöyle der: Geleneğe göre vakıf çalışanı vakıf ürününden ihtiyacı kadar yiyebilir. Hatta vakfeden, çalışanın vakıf ürününden yememesini şart koşsa bu yanlış ve kötü bir şeyolarak kabul edilir. Ömer'in vakıf şartnamesinde geçen ma'ruf sözcüğü ile örfte normal karşılanan miktar kastediimiştir. Arzu ve iştahı yok eden miktar olduğu söylenmiştir. Kimileri de bunun kişinin çalıştığı kadar alması anlamında olduğunu söylemişlerdir. Ancak birinci görüş en uygun olan anlamdır. Ömer'in bu hadisi vakıf kurumunun meşruiyeti konusunda temel de!ildir.

 

Tirmizı der ki: Sahabe ve ilk dönem alimleri arasında toprakların vakfının caiz olduğu konusunda bir görüş ayrılığı bilmiyoruz. Kadı Şureyh'in vakfın çıplak mülkiyetini elde tutmayı (habs) kabul etmediği ile ilgili bir bilgi vardır. Kimileri bunu yorumlamışlardır. Ebu Hanife "Bu, vakfın ayrılmazı değildir" demiştir. Züfer İbn Hüzeyl dışındaki öğrencileri onun bu görüşünü kabul etmezler. Tahavı'nin İsa İbn Eban'dan nakline göre Ebu Yusuf vakfın satışını caiz görürdü. Ömer'in bu hadisi kendisine ulaşınca "Bunu İbn Avn'dan kim duymuş" dedi; bunun üzerine İbn Aliyye hadisi senediyle birlikte nakletti. Bunun üzerine Ebu Yusuf "Hiç kimsenin buna aykırı görüş benimsemesi caiz olmaz. Bu haber, Ebu Hanife'ye ulaşsaydı o da bu görüşü benimserdi" demiş ve vakfın satışının caiz olduğu görüşünden dönmüştür. Böylece bu konu, hiçbir görüş ayrılığı olmayan bir mesele gibi olmuştur.

 

 

Hadisten Çıkarılan Diğer Sonuçlar

 

1- Çocuğun, babasının künyesiz ve lakabsız olarak doğrudan ismini söylemesi caizdir.

 

2- Kadın vakıf mütevellisi olması caizdir.

 

3- Kadının vakıf mütevellisi olmak konusunda akranı olan erkeklerden öncelikli olabilir. İmam Şafii şöyle der: Sahabe ve tabiınin çoğu kendi vakıflarının mütevellisi olagelmişlerdir. Bu, binlerce kimseden nakledilmiş ve hiç kimse buna itiraz edip de farklı görüş belirtmemiştir.

 

4- Dini veya dünyevi her türlü hayır işinde dindar ve fazilet sahibi olan ilim ehliyle istişare etmek iyi olur. Danışılan kişi her türlü işte kendince en güzelolanı sunacaktır.

 

5- Bu hadis "Sevdiklerinizden infak etmediğiniz sürece iyiliğe eremezsiniz" ayetini uygulamak için koşmasından dolayı Hz. Ömer'in üstün kişiliğini göstermektedir.

 

6- Bu hadis, sadaka-i cariyenin üstünlüğünü gösterir.

 

7 - Vakfedenin koştuğu şartlar geçerli olup bunlara uyulması gerekir.

 

8- Vakıf şartnamesinde vakfın amacını / gelirin harcanacağı yeri açıkça belirlemek gereKmez.

 

9- Vakıf, ancak sürekli yararlanılabilecek ve yok olmaz bir aslı olan şeylerde caiz olur. Dolayısıyla sürekliliği olmayan yiyecek gibi şeylerin vakfedilmesi caiz değildir.

 

10- Zenginler~ vakfetmek caizdir. Çünkü hadiste "yakınlar" ve "misafirler" (konuklar) için ihtiyaç sahibi olma şartı konmamıştır. Şafii mezhebinde güçlü görüş budur.

 

11- Vakfeden vakıf gelirinden kendisi için bir pay şart koşabilir. Çünkü Ömer radıyAllahu anh, vakfına mütevelli olacak kişi için ondan örf ölçüsünde yiyebilmeyi şart koşmuş ve mütevellinin vakfedenin kendisi mi, başkası mı olduğu konusunda ayırım yapmamıştır. Dolayısıyla bu, şartın geçerli olduğunu gösterir. Adetin belirlediği belirsiz bir miktar konusunda bu caiz olduğuna göre kendisinin belirlediği miktarda haydi haydi caiz olur.

 

12- Bu hadis, kişinin kendisi için vakfetmesinin de caiz olduğunu gösterir.

İbn Ebu Leyla, Ebu Yusuf ve güçlü rivayete göre Ahmed İbn Hanbel'in görüşü budur. Malik! fakihlerinden İbn Şa'ban da aynı görüşü paylaşır. Malikllerin geneli ise bunu caiz görmezler. Ancak kendisi için, "mirasçılarını mirastan yoksun bırakmak istiyor" töhmeti altında kalmayacağı küçük bir miktar istisna etmişse bunu caiz görmüşlerdir.

 

 

باب: وقف الأرض للمسجد.

30. TOPRAĞINI CAMİİ iNŞASI iÇiN VAKFETMEK

 

حدثنا إسحاق: حدثنا عبد الصمد قال: سمعت أبي: حدثنا أبو التياح قال: حدثني أنس بن مالك رضي الله عنه: لما قدم رسول الله صلى الله عليه وسلم المدينة أمر بالمسجد، وقال: (يا بني النجار، ثامنوني بحائطكم هذا). قالوا: لا والله، لا نطلب ثمنه إلا إلى الله.

 

[-2774-] Enes b. Malik r.a.'den nakledilmiştir: Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem Medine'ye gelince bir camii yapılmasını emretti ve "Ey Neccaroğulları! Şu toprağınızı/arsanızı bize para karşılığı satınız" buyurdu. Bunun üzerine onlar: "Hayır, Allah'a yemin ederiz ki biz bu toprağın parasını ancak Allah'tan isteriz" dediler.

 

 

AÇIKLAMA:     Vakfı kabul eden ve etmeyen hiçbir alim, camii inşası için toprak vakfetmenin meşru olduğu konusunda farklı görüş belirtmemiştir. Ancak şayii hisseli toprağın bir parçası konusunda Şafii mezhebinde bir görüş vardır.

 

İbnü'r-Rif'a şöyle der: Görünüşe göre yararlanması mümkün olmayan şayii hisseli bir toprağı vakfetmek geçerli olmaz.

 

Zeyn İbnü'l-Müneyyir ise şöyle der: Herhalde Buhari konu başlığını böyle koyarak vakfın caizlik hükmünü camii inşası ile sınırlandıranlara cevap vermeyi kastetmiş ve şöyle demek istemiştir: Zikredilen bu toprağın vakfı, henüz camii inşa edilmeden önce yürürlüğe girmiştir. Bu, vakfın geçerliliğinin camii ile sınırlı olmadığını gösterir. Konuda zikrettiği hadiste bu hükmü elde ediş yolu şudur: "Biz burasının parasını ancak Allah'tan isteriz" diyenler zikredilen toprağı sadaka olarak vermiş gibidirler. Dolayısıyla vakıf, camiinin inşasından önce kurulmuştur. Buradan bir kişi camii yapılması için bir toprağı vakfettiğinde vakfın camii inşa edilmeden oluştuğu sonucuna ulaşılır.

 

Ben (İbn Hacer) derim ki: Bunun zorlama bir yorum olduğu açıktır.

 

 

باب: وقف الدواب والكراع والعروض والصامت.

31. HAYVANLARIN, ATLARIN, MENKUL MALLARIN, PARANIN VAKFI

 

قال الزهري: فيمن جعل ألف دينار في سبيل الله، ودفعها إلى غلام له تاجر يتجر بها، وجعل ربحه صدقة للمساكين والأقربين، هل للرجل أن يأكل من ربح ذلك الألف شيئا، وإن لم يكن جعل ربحها صدقة في المساكين؟ قال: ليس له أن يأكل منها.

Bin dirhemi Allah yoluna adayarak onunla ticaret yapacak bir kölesine veren ve kazancını fakir ve yakınlarına sadaka eden kişi hakkında Zührı'ye "Bu kişinin o bin dirhemden elde edilen kardan yemesi helal olur mu? Kazancını fakir/ere sadaka etmemişse ondan yemesi helal olur mu?" diye soruldu ve "Ondan yemesi helal olmaz" diye cevap verdi.

 

حدثنا مسدد: حدثنا يحيى: حدثنا عبيد الله قال: حدثني نافع، عن ابن عمر رضي الله عنهما: أن عمر حمل على فرس له في سبيل الله، أعطاها رسول الله صلى الله عليه وسلم ليحمل عليها رجلا، فأخبر عمر أنه قد وقفها يبيعها، فسأل رسول الله صلى الله عليه وسلم أن يبتاعها، فقال: (لا تبتعها، ولا ترجعن

في صدقتك).

 

[-2775-] İbn Ömer r.a.'den nakledilmiştir: Ömer r.a., birine Allah yolunda cihad etmesi için Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in kendisine verdiği bir atı sadaka etmişti. O adamın atı pazarda satışa çıkardığını haber aldı. Bunun üzerine onu alıp almamak konusunda Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e danıştı. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: "Onu satın alma ve sadakandan kesinlikle dönme" buyurdu.

 

 

AÇIKLAMA:     Bu konu, menkul malların vakfedilmesinin caiz olduğunu açıklamak içindir.

 

Bu hükmün bu hadisten elde ediliş yolu şudur: Bu hadis bazı menkul malların vakfedilmesinin geçerli olduğunu gösterir. Bu anlamda olan diğer menkul mallarda vakfın şartı yani malın vakfedenin mülkiyetinde tutulması şartı bulunduğu zaman bu kapsama girer. Bunlar satılamaz, bağışlanamaz. Yalnızca yararlanılır. Yararlanma ise eşyanın türüne göre değişkendir.